Bir İnsanın 100 Yıl Yaşaması Mümkün

Erk, “Dünyada en uzun yaşayan insanlar Japonya’daki Okinova Adası’nda bulunuyor. Adada yaşayanların sakin ve aktif yaşamları var. Asırlık yaşam için Okinova diyetine çok benzeyen Akdeniz diyetini uygulamalıyız” dedi.

100yil-yasamakİstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Acil Dahiliye öğretim üyesi olan Prof. Dr. Osman Erk’le buluştuğumuz gün yalnız sağlığımızla ilgili püf noktaları değil, Destek Yayınlarından çıkan Sağlığını Yeniden Keşfet adlı üçüncü kitabını da konuştuk.

■         Hocam, kitabınızda “ 100 yıl yaşamak mümkün” demişsiniz. Önce bu asırlık hayatı nasıl kazanırız diyelim ve bunun tüyolarını, formüllerini alalım sizden?

Bir insanın 100 yıl yaşaması mümkündür. Dünyada en uzun yaşayan insanlar Japonya’daki Okinova Adası’nda bulunuyor. O adadaki insanların yaşam süreleri ortalama 82 yıldır. Bu adada 100 yıl yaşayan insanların sayısı bir hayli fazladır.

■         Türkiye’de durum nedir?

Türkiye dünya uzun yaşam klasmanında 98’inci sırada bulunmaktadır. Bizde ortalama ömür 72’dir. Türkiye’de en uzun ömürlü olan insanlar ise Nazilli tarafında yaşıyor.

Obetize Hastalıkların Anası

■         Okinova Adası’nın ne gibi özellikleri var?

Okinova Adası’nda endüstriyel sanayi yok, trafik yok, çevre kirliliği yok. Adada yaşayanların sessiz, sakin ve aktif bir yaşamları var. Beslenmelerinde hayvansal gıda tüketimi günlük kalorilerinin %10-15’ini kapsıyor. Ada olsalar da fazla balık yemiyorlar. Daha çok sebze yiyorlar, özellikle tatlı patatesi, soya ve soya ürünlerini, meyve, bakliyat ve baharatları sofralarından eksik etmiyorlar. Sigara ve alkolden uzak duruyorlar.

■         Biz nasıl 100 yıl yaşayabiliriz?

Asırlık yaşam için Okinova diyetine çok benzeyen Akdeniz diyetini uygulamalıyız. Yukarıda anlattığım gibi organik olmaları şartıyla sebze meyve ağırlıklı bir beslenmeden söz ediyorum.

■         Sağlıklı olmak için zeytinyağı içenler var…

Zeytin ve zeytinyağı sağlığımız için elbette önemlidir ama her sabah bardakla zeytinyağı içmek hiç doğru bir davranış değildir. Çünkü, içinde çok fazla kalori var. Beslenmemizde kaloriler olduğu gibi besinler de yer alıyor ve biz sağlıklı olmak için daima besinleri tercih etmeliyiz.

 “İSTANBUL’DA YAŞAMAK TEHLİKELİ OLMAYA BAŞLADI”

Erk, “İstanbul’da yaşamak sağlığımız için tehlikeli olmaya başladı. İstemeden maruz kaldığımız kimyasalların farkında değiliz. Sigara kullanmakla İstanbul trafiğinin içinde bulunmak arasında hiçbir fark kalmadı” dedi.

Atatürk yıllar önce “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” demişti…

Atatürk her konuda olduğu gibi sağlık konusunda da ‘Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’ diyerek hepimize yol göstermiştir. Sonuçta beden sağlığı ile beyin sağlığı bir bütündür, birbirinden ayrılamaz.

■ Gelelim hanımların en büyük derdine… Fazla kiloları vermek için ağır diyetler yapılıyor, midelere kelepçeler vuruluyor.

Ağır ve dengesiz diyetler bağışıklık sistemimizi çok ciddi şekilde hasara uğratabilir. Vücudun savunma sistemi zayıflayınca da her türlü hastalığa hedef olabiliriz. Cinsiyete, yaşa, fiziki aktiviteye, genetik özelliklere göre kadın ve erkeklerin bir günde alacakları kalori miktarı bellidir. Erkeklerde 2.400-2.600, kadınlarda ise 1.800-2.000 kalori uygundur. Bu miktarın üzerinde kalori alınırsa zaten şişmanlamak, yani obezite kaçınılmaz olur. Obezite bütün hastalıkların anasıdır.

Vitaminlere Dikkat!

■         Mesela…

Mesela, kalp damar hastalıklarının, diyabetin, nörolojik hastalıkların, kanserin ortaya çıkma olasılığı yüksektir.

■         İstanbul’da yaşamanın sağlık açısından tehlikeleri nelerdir hocam?

İstanbul’da yaşamak sağlığımız için son derece tehlikeli olmaya başladı. Egzoz gazlarının yanında istemeden maruz kaldığımız diğer tehlikeli kimyasalların farkında bile değiliz. Sigara kullanmakla İstanbul trafiğinin içinde bulunmak arasında hiçbir fark kalmadı.

■         Vitaminler çok önemli olmalı…

Vitamin ve mineraller vücudun savunma sistemi için çok önemlidir. Ancak ne yazık ki Türkiye’de piyasada olan vitamin ve mineraller, vücut ihtiyacını karşılamaktan çok uzakta kalıyor. Vitaminler içinde katkı ve dolgu maddeleri, tatlandırıcılar, renklendiriciler, kayganlaştırıcılar çoğunlukta oluyor ne yazık ki. Türkiye’deki vitaminler sağlığa yararlı değil. Toprağımızda olması gereken vitamin ve mineraller de çok azaldı. Ülke olarak vitamin ve mineral fakiriyiz.

■         Dar gelirli vatandaşlarımız için ülkemize getirilen ithal et ve kıymalar için neler söylersiniz?

Yurt dışından ithal edilen etlerin içinde ne olduğunu bilmiyoruz. Bu hayvanların yaşam koşullarıyla ilgili hiçbir bilgimiz yok. Hormonlarla mı beslenmişler, aldıkları yemlerin kalitesi neymiş bilmiyoruz. Dünyayı kurtaracak olan organik hayvancılıkla organik tarım olacaktır.

■         Toplum olarak hepimizin sinirleri çok gergin… Bu arada doktorlar da şiddete hedef oluyor.

Günde ortalama 10 hekimin saldırıya uğradığı söyleniyor ama kayıtlara geçmeyen olayları da sayarsak rakam 20’yi bulabiliyor.

Sağduyumuzu Kaybettik

■         Size göre doktorlar neden hedef tahtası haline geldi?

Toplum olarak sağduyumuzu kaybettik. Karşılıklı sevgimiz, saygımız tükendi. Son derece aceleci, sevgisiz, hoyrat insanlar olmaya başladık. Trafikte, yolda, restoranlarda, hastanelerde her yerde öfke kol geziyor. İnsanlar ne yazık ki sağlık sektöründeki sorunların doktorlardan kaynaklandığını sanıyorlar. Bakın, geçen yıl acil servislere müracaat sayısının 120 milyon kişiyi bulduğu açıklandı. Oysa nüfusumuz 80 milyon. Mantık dışı, akıl dışı. Böyle bir duruma bırakın dünyayı, Samanyolu galaksisinin herhangi bir gezegeninde bile rastlayamazsınız. Doktora hemen ulaşabilmek için yapılıyor bu.

■         MR çekiminde de rekor kırılıyor.

Türkiye’de her 10 kişiden birinin MR’ı çekiliyor, çekilmeye de devam ediliyor. Doktorun, hastasına ayırabildiği süre sadece 3-5 dakika oluyor. Uygar ülkelerde bu süre yarım saattir. Bizde ise ‘Hastanı 3-5 dakikada muayene edip teşhisini koy, daha şuada 60 hastan var’ deniliyor. Doktor ne yapsın, teşhis koyabilmek için MR istiyor tabii.

■         Kış kapımızda. Sağlıklı kalmak için neler yapmamız gerekiyor?

Elinizi sık sık yıkarsanız soğuk algınlığından %50 korunmuş olursunuz. C vitamini ile birlikte fındık, fıstık, ceviz ve lahanada bulunan çinko vitaminini de alırsanız, soğuk algınlığını tam anlamıyla önlemiş olursunuz.