Uzun süren diyabetin, kalp hastalığını tetiklemesi neredeyse kesin gibidir. Bu hastalık sinir sistemini de etkilediği için ‘göğüs ağrıları’ fark edilmeyebilir…
Yaşam reçeteleri
Şeker hastalığı (diyabet), toplumların yüzde 10-15’ini etkileyen salgın bir hastalık haline geldi. Genetik faktörler, çevresel faktörler ve yaşam biçimine bağlı olarak ortaya çıkan hastalık, pek çok başka hastalığın da ortaya çıkmasına neden olabilen anaç bir hastalıktır. Vücuttaki tüm organ ve dokuları etkiler, harap eder ve çalışmaz hale getirir. Şeker hastalığı genel olarak vücuttaki tüm büyük ve küçük damarları etkileyen, bu damarlara hasar veren, daraltan ve tıkayan bir hastalıktır. Yani metabolik bir hastalık olmasına rağmen, vücudun bütün damar sistemini, dolayısı ile damar sisteminin beslediği bütün organları zaman içerisinde harap eder.
Herhangi bir zamanda kan şekerinin yüzde 200 mg/dl’nin üzerinde olması, 8 saatlik açlık sonrası açlık kan şekerinin yüzde 126 mg/dl’den fazla olması şeker hastalığı tanısını kesinleştirir. İnsanda açlık kan şekerinin üst sınırı yüzde 100 mg/dl dir. 100-126 mg/dl arasına ise şeker hastalığı öncesi dönem (prediabetik dönem) denilmektedir.
SORU 1: Erken teşhis edilebilir mi?
Bu geçiş dönemi sonunda şeker hastalığı yıllar içinde bariz hale gelmektedir. Sanılanın aksine şeker hastalığı ani başlayan bir hastalık değildir ve yıllar içinde şeker hastalığı ortaya çıkmaktadır. Bu şeker hastalığı öncesi dönem bile şeker hastalığı kadar tahrip edici olabilir. Bu dönem ise kişilerde rahatlıkla saptanabilir. Açlık kan şekeri normal olsa bile HbA1C denilen son 3 ayın ortalama kan şekerini gösteren test diyabet öncesi dönemi saptayan çok önemli bir tanı aracıdır.
Bu dönemde kişilere diyet, fiziksel aktivite ve yaşam tarzı değişiklikleri önerilerek şeker hastalığının önlenmesi mümkün. Kısacası şeker, önlenebilen hastalık olarak nitelendirilebilir.
SORU 2: Nasıl beslenmemiz gerekiyor?
Karbonhidratların diyette fazla yer teşkil etmesi zararlıdır. Bu yüzden kalitesiz ve hemen kana karışarak kanda şeker miktarını ani olarak yükselten beyaz ekmek, beyaz pirinç, tatlı, bisküvi, hamur işi gibi yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Glisemik indeksi yüksek olan incir, muz, kayısı, üzüm gibi meyvelerden az miktarda ve kontrollü tüketim son derece önemlidir. Baklagiller, kuru fasulye, barbunya, nohut, mercimek, enginar, brokoli, balık, kırmızı et gibi besinlerin tüketilmesine özen gösterilmelidir. Az miktarda fındık, fıstık, çamfıstığı, ceviz yenilmesinin önleyici olabildiği ifade edilmektedir. Meyve suları; şekerli, gazlı içecekler ve marketlerde satılan içinde katkı maddeleri bulunan ambalajlı hazır gıdalardan uzak durulmalıdır. Az yağlı olan süt ve süt ürünleri kullanın. Diyet, fiziksel aktivite ve yaşam tarzı değişiklikleriyle önlenemeyen şekere gidiş sürecinde Acarbose ve metformin gibi ilaçların doktor gözetiminde kullanılması son derece yararlı olabilir.
SORU 3: Tedavisi var mı?
Şeker hastalığına gidiş bir süreçtir ve sıklıkla 5-10 yıl gibi uzun bir süreyi kapsamaktadır. Bu dönemde kişilerin saptanıp, gerekli önlemler alınması genel sağlık açısından son derece önemlidir. Şeker hastalığı, koroner kalp hastalığı ve enfarktüs ile olan bir hastalıktır. Uzun süren şeker hastalığının sonucunda koroner kalp hastalığının ortaya çıkması kesin gibidir. Şeker hastalığı sinir sistemini de etkilediği için koroner kalp hastalığında ve enfarktüste ortaya çıkan ve tanıya yardımcı olan göğüs ağrıları ortaya çıkmayabilir.
SORU 4: Belirtisi nelerdir?
Diyabet tiplerine göre belirtiler değişik şekillerde kendini belli eder. Örneğin Tip 1 diyabet (gençlerde görülen ve pankreastaki beta hücre harabiyeti nedeniyle, genellikle baştan beri insüline ihtiyaç hisseden bir diyabet şeklidir) aniden başlar. Daha çok aşırı yorgunluk, halsizlik, susuzluk, sık sık idrara gitme ve kilo kaybı gibi belirtiler taşır. Tip 2 diyabet ise (daha çok 25 yaş ve üstünde görülen bir diyabet tipidir) hızlı bir kilo verme veya kilo alma belirtileriyle kendini gösterir.