Doğal Tatlandırıcılar Zararlı mı?

Yapay tatlandırıcılar kadar doğallarından da uzak durmakta fayda var… Örneğin doğal  tatlandırıcıların en ünlüsü stevya da diğerleri gibi vücut için zararlıdır…

Diyet, Light, Kalorisiz ve Şekersiz Yazan Ürünlere Dikkat!

“Diyet”, “light”, “kalorisiz”, “şekersiz” gibi ibarelerle pazarlanan gıda ürünlerindogaltatlandirici-gztde rafine şeker yerine, en az rafine şeker kadar zararlı olan çeşitli tatlandırıcılar kullanılmaktadır. Aspartam, sakarin ve asesülfam Amerika’da en kötü on katkı maddesi içinde yer almıştır.

Etiketlerinde aspartam, asesülfam K, sukraloz, stevya, sakarin bulunan sıvı ve katı gıdalardan uzak durulmalıdır. Amerika ve Avrupa ülkelerinde son 25 yılda beyin tümörü vakalarında ciddi bir artış saptanmıştır ve bunun yaygın olarak kullanılan aspartam bile ilişkili olduğu iddia edilmektedir. Doğal tatlandırıcı olan stevya da dahil olmak üzere tatlandırıcılardan uzak durulmalıdır. Yiyeceklerin tadı tatlandırıcı olmadan hissedilmeye çalışılmalıdır. Laktilol hariç doğal ve yapay tatlandırıcılar, bağırsak florası üzerine olumsuz etki yaparak flora üzerindeki dost bakterilerin oranını azaltırlar.

Hangi Tatlandırıcı, Nelere Yol Açıyor?

Meşhur Stevya

Günümüzde Türkiye’de marketlerde bol miktarda yer alan stevya (stevia), Güney Amerika’da yetişen bir bitkiden elde edilen çok tatlı doğal bir tatlandırıcıdır. Stevya doğal bir bileşik olmasına rağmen sonuç olarak bir tatlandırıcıdır ve vücut için zararlıdır. Stevya; Japonya, Kore, Çin, Güney Amerika ülkelerinde gerek tatlandırıcı, gerekse yiyecek ve içeceklerde katkı maddesi olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Oldukça güvenli olduğu söylenen bu doğal tatlandırıcının fareler üzerinde yapılan araştırmalarda sperm sayısında azalma, dişi farelerde doğurganlıkta azalma yaptığı saptanmıştır. Bu çalışma sonuçlarına rağmen stevya tatlandırıcı ve katkı maddesi olarak tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaya devam etmektedir. Fareler üzerindeki çalışmaların sonuçları ne olursa olsun stevya sonuçta tüm diğer tatlandırıcılar gibi beynin tokluk merkezini baskılar; leptin ve insülin direncine neden olarak, obezite ve metabolik hastalıklara zemin hazırlar. Normal glikoz ve fruktozdan bin kat daha tatlı bileşikler içeren stevya doğal bir tatlandırıcı olmasına rağmen tüketilmemelidir.

Sakarin

Sakarin tatlandırıcı ve gıda katkı maddesi olarak piyasaya verilen ilk yapay tatlandırıcıdır. Bir kimya laboratuvarında tesadüfen tatlandırıcı özelliği keşfedilen sakarin şekerden yüz kat daha tatlı bir bileşiktir. Avrupa ve Amerika’da yaygın olarak kullanılan sakarin, yapılan deneysel çalışmalarda farelerde mesane kanserine yol açtığı tespit edilince gözden düşmüştür. Sakarin ve sukraloz içinde zaman zaman kanserojen olmakla suçlanan klor bulunmaktadır. Sakarinden sonra keşfedilen sodyum siklamatın yine aynı şekilde kanserojen olabileceği düşüncesi ile kullanımı oldukça sınırlanmıştır.

Asesülfam Potasyum

Asesülfam potasyum, şekerden yüzlerce kat daha tatlı, ısıtıldığında tat verici özelliğini kaybetmeyen yapay bir tatlandırıcıdır. Özellikle kolalı içeceklerde tek başına veya aspartam ile birlikte tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır. Asesülfam ve aspartam birbirlerinin tatlandırıcı özelliklerini arttırırlar. Yaygın olarak kullanılan asesülfam güvenli olmadığı ve kanserojen olabileceği iddialarına maruz kalmaktadır.

Aspartam

Aspartam en fazla kullanılan yapay tatlandırıcıdır. Bir gram aspartam 4 kalori enerji sağlar ve şekerden 200 kat daha tatlıdır. Tatlandırıcı özelliği için çok az miktarlar yeterli olduğundan kalorisiz olduğu kabul edilmektedir. Aspartam belli bir sıcaklığın üzerinde formaldehite dönüşür, tatlandırıcı özelliği ortadan kalkar. Bu nedenle pişen yiyeceklerde tatlandırıcı olarak kullanılamaz. Yaygın olarak kullanılan aspartam 31°C’de (vücut ısısı) fenilalanin, aspartik asit ve metanole ayrışır. Fenilalanin, aspartik asit ve metanol nörotoksiktir, beyin ve sinir hasarına yol açabilirler. Metanolden ortaya çıkan formaldehit ve formik asidin kanserojen etkiye sahip olduğu ve böbrek hasarına yol açabileceği düşünülmektedir. Fenilalanin, büyüme ve gelişme için gerekli bir aminoasit olmasına rağmen yüksek dozlarda beyne ve sinirlere toksik etki yapar ve bir eksitotoksin olarak değerlendirilir. Aspartam içinde bulunan aspartik asit ve fenilalanin aminoasitleri insülin salgılanmasını arttırır. Kalıtsal bir hastalık olan fenilketonüride fenilalanin metabolize edilemez, kanda beyin ve sinirler için toksik düzeylere ulaşabilir. Aspartam ayrıca asidik bir bileşiktir. Vücut sıvılarında asiditenin artması hücre hasarına ve osteoporoza yol açar.

Aspartam baş ağrısı, alerjik reaksiyonlar, kaşıntı, depresyon gibi yan etkilere neden olabilmektedir. Aspartam kullanıcılarında beyin tümörü, lösemi ve lenfoma sıklığının arttığını ileri süren araştırmacılar bulunmaktadır.

Sukraloz

Sukraloz (splenda) suda yüksek oranda çözünen, şekerden yaklaşık bin kat daha tatlı, ısıya ve aside daha dayanıklı yapay bir tatlandırıcıdır. Bu özellikleri nedeniyle içecek ve fırında pişirilen yiyeceklerde kullanımı uygun olmaktadır. Tatlandırıcılar sadece tat verdikleri, hacim ve doku sağlamadıkları için şekerin yerine tam olarak geçemezler. Sukraloz bu nedenle hacimli bir nişasta bileşiği olan maltodestrin ile birleştirilir. Sukraloz kullanımının insan bağışıklık sisteminde önemli rol oynayan timus bezinde atrofiye yol açarak bağışıklık sistemini zayıflattığı, karaciğere ve böbreklere zarar verdiği düşünülmektedir.

Şeker Alkolleri

Glikoz ve fruktoz yerine kullanılabilecek en uygun tatlandırıcılar şeker alkolleri (poliol)’dir. Laktilol, süt şekeri olan laktozun hidrojen gazına maruz bırakılması ile ortaya çıkan bir polioldur. Şeker alkolleri şekerden daha az tatlı olmalarına rağmen şeker gibi hacim ve doku sağladıkları için başta çikolatalar olmak üzere birçok hazır yiyecekte katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Laktilolün metabolik özellikleri glikoz ve fruktozdan farklıdır. Glikoz ve fruktoz sindirim sisteminden hızla kana karışır ve bir gram sakkaroz dört kalori meydana getirir. Laktilol ise ince bağırsaklardan az miktarda emilir ve kalın bağırsağa geçer. Bir kısmı emilen laktilolün her gramı iki kalori enerji sağlar. Kalorisi daha düşük olan laktilol kalın bağırsaklardaki bakteriler tarafından parçalanır ve emilmeyen kısmı vücuttan dışarıya atılır. Laktilolün probiyotik özelliğe sahip olduğu, kalın bağırsaklarda dost bakterilerin gelişimine neden olduğu bilinmektedir. Bu dost bakterilerinin metabolitleri olan organik yağ asitlerinin kanser karşıtı etkilere sahip oldukları bilinmektedir.

Gıda sektöründe hacim ve kıvam arttırıcı olarak kullanılan şeker alkollerinin (laktilol, mannitol, sorbitol, ksilitol, eritritol, izomalt) emilim ve metabolizma özellikleri farklıdır. Bir gram şeker alkolü ortalama iki kalori sağlamaktadır. Şeker alkolleri bisküvi, sakız, şekerleme ve puding üretiminde, diş macunlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Besinin içerdiği şeker alkolü miktarı mutlaka göz önüne alınmalıdır. Bir besinin içinde beş gramdan daha az karbonhidrat var ise veya yirmi kaloriden daha az enerji içeriyorsa yenilmesinde sakınca yoktur. Şeker alkolleri birçok meyve ve sebzede doğal olarak oluşabildiği gibi, tatlandırıcı olarak sık kullanılmaktadır. Miktarı göz önüne alınarak şeker hastaları ve obezler için kullanılabilecek tatlandırıcılardır. Uygun dozlarda kan şekerinde ve insülin salgılanmasında artışa neden olmaları beklenmez. Şeker alkolleri şeker sayılmadıkları için bunları içeren yiyecekler “şekersiz” ibaresi ile pazarlanabilmektedir. Sonuçta bu ürünler karbonhidrattır ve aşırı kullanıldıklarında insülin direncine neden olabilirler. Yiyecek ve içeceklerin şeker alkolü içerip içermedikleri için etiketler dikkatle incelenmelidir. Laktilol, maltitol, mannitol, sorbitol, ksilitol, izomalt, eritritol içeren gıdalarda şeker alkolleri mevcuttur ve karbonhidrat hesabı yapılmalıdır.