Mantar Zehirlenmesi: Dikkat, Öldürür

Mantarlar sporla üreyen, yeşil bitkilere rengini veren klorofil içermeyen, bitki olarak kabul edilen canlılardır. Doğada yaklaşık 5000 kadar mantar türü vardır ve bunların 50-100 kadar cinsi zehirli, 5 kadar cinsi ise öldürücüdür. Ülkemiz sahip olduğu bitki örtüsü, coğrafi konum ve iklim koşulları ile doğa mantarları yönünden oldukça zengin bir floraya sahiptir. Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında yağmurlar başlayınca güneş altında kayın ve meşe ormanlarının hemen yanı başında ve arazide mantarlar pıtrak gibi ortaya çıkmaktadır. Halkımız mantarların son derece besleyici olduğuna inanır fakat bu düşünce doğru değildir. Mantarın %90 kadarı su, %4 kadarı protein, %5 kadarı ise karbonhidrattır. Yenilebilir, zehirli ve öldürücü mantarlar birbirine çok benzer ve asla ayırt edilemez. Bir mantarın rengi, kokusu ve tadına bakılarak zehirli olup-olmadığı anlaşılamaz. Yenilebilir ve öldürücü mantarlar bir arada ve yan yana bulunabilir. Yenilebilir bir mantar, ortamda bulunan öldürücü bir mantarın sporları ile döllenebilir ve zehirli hale gelebilir.

Öldürücü mantarların en sık etkeni Amanita Phalloides denilen mantar cinsidir ve bu mantarların amatoksin adı verilen zehirleri kaynatmaya dirençlidir, ısı ile inaktive olmaz ve öldürücüdür. Tek bir mantar yenmesi bile ölüme yol açabilir. Mantar yendikten sonra ortaya çıkan en küçük bir belirti bile zehirlenme ve öldürücü etki bakımından alarme edici olmalıdır. En tehlikeli durum mantar yendikten 6-7 saat sonra belirtilerin ortaya çıkmasıdır. Öldürücü olmayan mantarlarda belirtiler genellikle 2-6 saat içinde ortaya çıkmaktadır. 6 saatten sonra ortaya çıkan ve 48 saate kadar uzayabilen belirtiler son derece önemlidir ve ölüm habercisi olabilir. Her yıl ülkemiz yapılan pek çok uyarı ve basına düşen ölüm haberlerine rağmen mantarlara bağlı ölümler sık olarak karşımıza çıkmaktadır. “Köy göçüren”, “ev kıran” gibi sıfatlarla adlandırılmış olan bu mantar zehirlenmeleri ailesel ve toplumsal facialara yol açmış, bazen bir ailenin hatta bir köyün bile toplu olarak ölümüne sebep olmuştur. Mantar yedikten 6 saat sonra ortaya çıkan mide-barsak sistemine ait belirtiler son derece önemlidir. Karın ağrısı, bulantı, kusma, hazımsızlık gibi şikayetlerin olduğu bu dönemde ateş görülmez ve belirtiler ortalama 24 saat kadar sonra ortadan kalkar ve kişi kendini iyi hissedebilir. 12-24 saat süren bu belirtisiz (asemptomatik) dönemden sonra karaciğer ve böbrek yetersizliğine ait belirti ve bulgular ortaya çıkar ve ölüm gerçekleşir. Mantar toksini karaciğer, böbrek, beyin gibi organların hücrelerine toksik etkilidir, özellikle karaciğer hücre çekirdeğini harap eder.

Kültür mantarları olmayan mantarlar asla çiğ veya pişmiş olarak tüketilmemelidir. Eğer tüketilmiş ise en küçük bir zehirlenme belirtisi karşısında hastaneye başvurulmalıdır. Erken teşhis ve tedavi hayat kurtarıcı olabilir. Zira zehir ne kadar çok ise ve uzun süre etkili olmuş ise durum o kadar ağırdır. Mantar zehrinin panzehri (antidotu) yoktur. Mide yıkama, aktif kömür, sıvı vererek zehrin böbrekten atılmasını sağlama ve karbon filtreli diyaliz yöntemi tedavi edici olabilir. Tüm bu tedavi tedbirlerine rağmen hasta kaybedilebilir.

Halk arasında mantarlar ile ilgili yanlış inanışlar vardır. “Böcekler yerse bir şey olmaz”, “beyaz mantarlar zehirsizdir” gibi düşünceler son derece yanlıştır. Rengine, kokusuna ve tadına bakarak kimse mantarın zehirli olup-olmadığını anlayamaz. Anladığını söyleyen de yalan söylemektedir. Mezarlıklar “rahmetli de tanırdı” ibareli mezar taşları ile doludur. Ülkemizde yabani mantarların pazarlarda satılması çok önemli bir sorundur. Marketlerden alınan kültür mantarları rahatlıkla tüketilebilir. Doğada bulunan mantarlar asla yenmemelidir. Yeterli kontrol ve bilinçlendirme sağlanmalıdır.