Meyve, Kalp Hastalıkları ve Kanser Riskinizi Azaltır

 “Sağlığını Yeniden Keşfet” kitabıyla doğru beslenmenin ipuçlarını veren Erk “Günde 8 porsiyon meyve yiyenin kansere yakalanma riski düşüyor” dedi ve uyardı: Ne kırmızı et, ne tavuk… Asıl protein kaynağı sebzeler ve baklagildir…

osmenerk-handeİstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi İç Hastalıkları Profesörü Osman Erk, uzun yıllar acil dahiliye bölüm başkanı olarak üniversitede görev yaptı. Yıllarca acil servislerde çalıştı. Alanı dışında dahi olsa herkesin derdine bir şekilde yol göstermeye çalışıyor… Yetiştirdiği yüzlerce öğrenci, sağlığına kavuşturduğu binlerce hastası var. Deneyimlerini, bildiklerini “Sağlığını Yeniden Keşfet” isimli kitapta topladı. İşte Osman Hoca’nın anlattıkları:

■ Sizi yıllardır tanıyorum ve görüntünüz hiç değişmedi. Kilo fazlalığınız, şekeriniz ya da bir hastalığınız var mı?

Hayır; hiçbir şeyim yok. İyi huylu dediğimiz kolesterolüm çok iyidir. 3 aylık kan şekeri ortalamam da çok düşüktür. Kilo fazlalığım yok, bunu da spor ve sağlıklı beslenmeye borçluyum. Asansöre binmem. Şimdi görüyorum 1. kata asansör bekliyorlar. Ayda bir kere su diyeti yaparım. Sağlıklı kişilerin yapabileceği 24-36 saat sadece su içerek vücudu dinlendirmektir su diyeti. 2 litre içiyorsanız 3 içiyorsunuz. Kilo almamak ve vücudu dinlendirmek için başvurduğum yöntemlerden biri su orucudur.

Meyveler Bol Su Kaynağıdır

■ Bazı uzmanlar hiç meyve yenmemesini tavsiye ediyor. Siz ne diyorsunuz?

meyve-kalp-hastaliklari-gztBu kesinlikle doğru değildir. Meyveler, bitkisel besinler içinde su oranı en yüksek olan gıdalardan biridir. Ortalama 100 gram ağırlığındaki bir meyvenin enerjisi 40-80 kg/kal kadardır. İçerdikleri meyve asitlerinin anti-bakteriyel etkileri vardır ve bağırsak hareketlerini uyararak kabızlığı önlerler. Dünya Sağlık Örgütü, 2002 yılında yaptığı bir öneri ile günde en az 5 porsiyon meyve yenilmesini tavsiye etmiştir. Yenilen her bir porsiyon ilave meyvenin daha çok kalp damar hastalıkları olmak üzere kanser riskini azalttığı saptanmıştır. Avrupa’nın 8 ülkesinde, 300 bin kişiyle yapılan araştırmada günde 8 porsiyon meyve tüketenlerde kalp damar hastalığı riskinin, günde 3 porsiyon meyve yiyenlere göre %22 daha az olduğu tespit edildi. Günde 5 porsiyon meyve yemenin yeterli olmadığı, daha fazla meyve tüketmenin ekstra faydasının olduğu anlaşılmıştır.

Haftada 500 Gram Et Yeterli

■ Ama şekerimizi yükseltiyormuş…

Bakın bir tenis topu büyüklüğünde bir elma bizim referans noktamızdır. Tenis topu büyüklüğünde bir elma bir porsiyondur. Kanser hastalığı aslında sebze ve meyve tüketmeme hastalığı diye ifade edilir. Beslenme ile hastalıklar arasındaki ilişkiyi inceleyen en büyük pilot çalışma Çin’de yapıldı. Gösterdi ki, hayvansal ürün tüketimi arttıkça hastalıklar artıyor. Kalp damar hastalıkları, kanser gibi…

■ O zaman et de mi yemeyeceğiz?

Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisi haftada 500 gram et yenmesi. El ayası büyüklüğünde iki porsiyon yetiyor bir haftada. Protein konusunda çok fazla kafa karıştırılıyor. Bakın, kuru baklagiller 1. sınıf protein kaynağıdır. Kuruyemişler de öyle. Hayvansal ürünler neden problemli? Çünkü dünya çok kirlendi. Her sene bir insan ortalama 5 ila 7 kilo katkı maddesi tüketiyor.

Yamyam Tavuk Yemeyin

■ Tavuk tartışması için ne diyorsunuz?

Biz de tavuk eti hiç kullanmayız. Çünkü yamyam tavuklar, antibiyotiğiydi derken giderek sağlıksızlaşan bir hayvansal ürün sorunu yaşanmaya başladı. Organik tavuk kalmadı. Tavuk etrafta dolaşacak, güneş alacak, kanatlarını çırpacak, kendi sağlıklı olacak. Kanserli olan, antibiyotik kullanılmış, bol miktarda büyüme faktörü kullanılan bir ürünü almanın anlamı da yok.

■ Neler girmez evinize?

İşlenmiş et ürünleri girmez. Ekmek giremez. Şeker alınmaz. Ekmek, Türkiye’de çok tüketiliyor. Yoksul kesimlerde günlük 800-900 gram ekmek tüketiliyor. Makarna ve pilavı da eklersen bu her gün bir kilo tahıl tüketimi demek oluyor. 4 ile çarpınca günlük 4 bin kalori yapıyor. Şeker kategorisindedir ve şeker yemekten farkı olmuyor. Pastane ürünleri de almayız.

Ambalajlı Üründen Uzak Durun

■ Simitsiz olur mu hocam?

Çok nadir. Bunlardan olabildiğince uzak durmak lazım ama özellikle ambalajlı olan ve üzerinde uzun vadeli son kullanma ömrü olan ürünlerden uzak durun. Sanki güvenli izlenimi verir ama raf ömrünün uzun olması demek katkı maddesinin fazla olduğu anlamına gelir. İçinde şeker, fruktoz, işlenmiş yağlar, glüten var. Olmayan ise lifler, antioksidanlar, vitamin ve mineraller. Sadece kaloriler var. Biz kalorisi az ama içinde gerçek besini fazla olan gıdaları tüketmek zorundayız. Örnek verelim; yeşilliklerden oluşan bir salatanın 500 gramı 100 kalori, bir yemek kaşığı sıvı yağ ise 120 kalori. Siz hangisini tercih edersiniz? Birinde sadece kalori var, küçücük bir hacim. Bir tarafta bir tabak dolusu sebze var. İçinde lifler, anti-kanserojenler var. Tabii ki salata tercih edilir. Yeşillik ve salataların, kansere kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyucu olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Mustafa Kemal’e ve Cumhuriyet Türkiye’sine yürekten bağlıyım

Atatürkçü Bir Annenin Oğluyum, Gurur Duyuyorum

Prof. Dr. Osman Erk, Hande Zeyrek’in sorularını yanıtladı. Prof. Erk, “Annem, Atatürkçü bir Cumhuriyet kadınıdır. Onunla gurur duyuyorum” dedi.

■ Nasıl bir ailede yetiştiniz?

Annem 80 yaşında ev hanımı. Halen çok aktiftir. Mutlaka her gün 3-4 gazetesini okur. SÖZCÜ’nün de abonesidir. Cumhuriyet ilkelerine bağlı Atatürkçü bir Cumhuriyet kadınıdır. Onunla gurur duyarım. Rahmetli babam ise ticaretle uğraşırdı. Bursa’nın İrfaniye Köyü’nde büyüdüm. İlkokulu köyde bitirdikten sonra liseyi bir yıl yatılı okudum. Liseyi bitirince de İstanbul Tıp Fakültesi’ni kazandım mezun olduktan sonra mecburi hizmet, uzmanlık derken kısa bir süre Taksim İlk Yardım Hastanesi acil sorumlusu olarak görev yaptım. Fakülteye 1990’da geri döndüm. Dönüş o dönüş. Meslek hayatımın neredeyse tamamı burada geçti diyebilirim.

■ Osman Hoca doktor olmaya nasıl karar verdi?

Çalışmadığım yerden geldi soru (gülüyor) 1977-78 Bursa Erkek Lisesi’nde okurken ağır bir kulak iltihabı geçirmiştim. Canımın çok yandığını hatırlıyorum. Doktora gidip inanılmaz bir rahatlama hissetmiştim. O rahatlama ve minnet duygusu mesleğe de bir ilgi yarattı.

■ Doktor kimliğiniz dışında nasıl tanımlarsınız kendinizi?

Takım tutmayı sevmem. Yemek seçmeyi sevmem. Yapmayı da sevmem. Kıyafet de çok seçmem. Her koşulda, her durumda hayattan zevk almaya çalışan biriyim. Hiçbir şeye bağlanıp tutucu olmadım. Tek tutunduğumuz şey Cumhuriyet Türkiye’sinin varlığı, birliği, bayrağı. Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına yürekten bağlıyız. Bir tek bu konularda tutucuyuzdur.

Dahiliyeciler Dedektif Gibidir Kan Tahlilinden Tanı Koyarlar

■ İç hastalıkları deyince birçok konu giriyor işin içine. Zor bir branş değil mi?

osmenerk-ogrenciBana çok yakın geldi. Aslında çok zor ve geniş bir alan. O yüzden sürekli okumak, çalışmak gerekiyor. İç hastalıkları deyince, akciğer hastalıkları, kalp damar, böbrek, karaciğer, bağırsak hastalıkları hatta deri hastalıkları bile giriyor. Çok geniş bir alan. Bütün tıp biliminin temeli de iç hastalıklarla ilgili. 25 yıldır acil dahiliyede aralıksız olarak çalışıyorum. Bildiğim kadarıyla da Türkiye’de benden daha fazla acil serviste çalışan bir başka doktor yok.

■ Acili özel kılan nedir?

Hayatla ölüm arasında, bu dünya ile öbür dünya arasında ince bir çizgidir burası. Bu çizgide bulunmak enteresandır. Nefes darlığı içinde olan, çok şiddetti ağrısı olan, soluk alıp veremeyen pek çok hasta gelir ve onları çok kısa sürede tanımak ve doğru bir şekilde teşhis koyup, müdahale edip tedavi etmek çok önemli. Bir pratik ve tecrübe gerekiyor. Hiç teşhis konulamayan hastalar gelir buraya. Pek çok kez hastalarda kanser teşhisini ilk defa biz, acil serviste koymuş oluruz ama aslında rutin görevimizin dışındadır.

■ Kaç yıldır üniversitede öğrenci yetiştiriyorsunuz?

30 yıl diyebiliriz. Profesör olduğumda 40 yaşlarımın başındaydım. Bizim her sabah acilde dersimiz olur. Acile o gece gelen enteresan, öğrenilmesi gereken bir vaka sabah öğrenciler ve öğretim üyeleriyle birlikte tartışılır. Bu bizim için rutin ama Türkiye’de başka bir tıp fakültesinde olmayan bir ders türüdür. 30 yıldır her sabah saat 08.00-09.00 arası acil dersimiz vardır. Dahiliyeciler aslında dedektiftir. Dedektif gibi bir tek bulgudan bir tek kan tahlilinden yola çıkarak araştırıp bütüne tam tanıya ulaşırlar. Her sene 500 civarında mezunumuz olur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.