Tatlandırıcılar Kilo Aldırır mı?

Zayıflamak için şekeri hayatınızdan çıkardınız mı? Onun yerine çayınıza kahvenizi tatlandırıcıyla mı içiyorsunuz? Genellikle yapay tatlandırıcı içeren diyet ürünlerimi tercih ediyorsunuz? Yanıtınız “evet” ise dikkat!..

İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk, tatlandırıcılarla ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı…

Kan Şekerini Düşürüp, Acıktırırtatlandirici_gzt

Yapay tatlandırıcılar ve şeker ilaveleri “diyabet dostu” ve “sağlık dostu” olarak lanse edilmesine rağmen insan sağlığını olumsuz etkilemeye devam ediyor… Tatlandırıcı ağıza alınır alınmaz, tat alma refleksinin harekete geçmesiyle vücut çok fazla glikoz aldığını zannederek kanda ani insülin yüksekliği ortaya çıkar. Tıpkı fazla miktarda beyaz şeker ve nişasta alımında olduğu gibi tatlandırıcı alımı sonrası ortaya çıkan ani insülin yüksekliği kan glikoz düzeyini düşürerek açlık hissinin ortaya çıkmasına neden olur, kişi bir şeyler yeme ihtiyacı duyar. İnsülin bilindiği gibi yağ yakılmasını önleyen ve vücutta yağ depolanmasına neden olan bir hormondur. Kronik insülin yüksekliği başta kalp hastalıkları olmak üzere diyabet, hipertansiyon, metabolik sendrom, kanser gibi pek çok hastalığın sebeplerinden biridir.

Metabolizmayı Yavaşlatıyor

Gıda ürünlerinden yağın ve şekerin çıkarılarak yerine tatlandırıcıların, hacim ve dolgu maddelerinin, koruyucuların ilave edilmesi obezite ve diyabet sorunlarını çözmemiş, aksine bu hastalıkların salgın haline dönüşmesine yol açmıştır. Rafine şeker kullanımının azaltılması gereği herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Ancak rafine şekerden tatlandırıcılara geçiş de obezite ve metabolik hastalıkların artışına neden olmuştur. Bu yapay tatlandırıcılar metabolizmayı yavaşlatarak kilo alımını kolaylaştırır. Tatlandırıcılar beynin hipotalamus bölgesinde bulunan tokluk merkezine zarar vererek tokluk hormonu olan leptin reseptörlerinin işleyişini bozarlar ve leptin direnci oluşarak vücudun hormonal sistemi zarar görür. Sonuçta yapay tatlandırıcılar güçlü kimyasallar içeren sentetik maddelerdir.

Hangi Sorunlara Yol Açabilir?

Genel olarak bütün tatlandırıcılar; şişmanlığın yanı sıra beyinde serotonin adı verilen, sinir hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan kimyasal madde miktarını düşürerek depresyona neden olabilirler. Serotonin sentezi için triptofan adlı esansiyel bir aminoaside ihtiyaç vardır. İnsülin salgılanması ve tokluk hormonu olan leptin direncine neden olmaları; beyinde serotonin miktarını düşürmeleri ve kanserojen olabilen bazı bileşiklere dönüşebilmeleri gibi nedenlerle tatlandırıcılardan uzak durulmalıdır. Rafine şeker, aspartam, sukraloz, sakarin gibi yapay tatlandırıcılar diyette asla yer almamalıdır. Yapay tatlandırıcılar tıpkı şeker gibi bağımlılık yapabilen kimyasallardır.

Doğalı da Zararlı mı?

Yapay tatlandırıcılar kadar doğallarından da uzak durmakta fayda var… Örneğin doğal  tatlandırıcıların en ünlüsü stevya da diğerleri gibi vücut için zararlıdır. Sıfır kalori içerdiği söylenen yapay ve doğal tatlandırıcıların, bilinenin ve düşünülenin aksine şişmanlık ve diğer metabolik hastalıklara yol açtığı bilinmektedir.

——

Tatlandırıcılarla Vücudunuzu Kandıramazsınız

Normal kiloya sahip olan sağlıklı insanların kilolarını muhafaza etmek, obez kişilerin zayıflamak ve diyabetik hastaların kan şekerini düşürmek için tatlandırıcı kullanmaları son derece sakıncalıdır. Tatlandırıcılar vücudun fizyolojik ve hormonal dengesini bozarlar. Tatlandırıcı ağza alınır alınmaz, tat alma refleksinin harekete geçmesi ile vücut çok fazla glikoz aldığını zannederek kanda ani insülin yüksekliği ortaya çıkar. Tıpkı fazla miktarda beyaz şeker ve nişasta alımında olduğu gibi tatlandırıcı alımı sonrası ortaya çıkan ani insülin yüksekliği kan glikoz düzeyini düşürerek açlık hissinin ortaya çıkışına neden olur, kişi bir şeyler yeme ihtiyacı duyar. İnsülin bilindiği gibi yağ yakılmasını önleyen ve vücutta yağ depolanmasına neden olan bir hormondur. Tatlandırıcılar beynin hipotalamus bölgesinde bulunan tokluk merkezine zarar vererek tokluk hormonu olan leptin reseptörlerinin işleyişini bozarlar ve leptin direnci oluşarak vücudun hormonal sistemi zarar görür. Bütün tatlandırıcılar toksin sayılmalıdır, zayıflatmazlar, kilo aldırırlar.

Gıda ürünlerinden yağın ve şekerin çıkarılarak yerine tatlandırıcıların, hacim ve dolgu maddelerinin, koruyucuların ilave edilmesi obezite ve diyabet sorunlarını çözmemiş, aksine bu hastalıkların salgın haline dönüşmesine yol açmıştır.

Rafine şeker kullanımının azaltılması gereği herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Rafine şekerden tatlandırıcılara geçiş yapmak, obezite ve metabolik hastalıkların artışına neden olmuştur. Yapay tatlandırıcılar ve şeker ilaveleri “diyabet dostu” ve “sağlık dostu” olarak lanse edilmesine rağmen insan sağlığını olumsuz etkilemeye devam ediyor. Yapay tatlandırıcılar kan şekerini yükseltmemelerine rağmen insülin salgılanmasını arttırırlar ve kronik insülin yüksekliği başta kalp hastalıkları olmak üzere diyabet, hipertansiyon, metabolik sendrom, kanser gibi pek çok kronik hastalığın sebeplerinden biridir. Tatlandırıcıların olduğu yiyecek ve içecekler kişinin devamlı aç olduğu hissine yol açar ve sürekli yeme güdüsünü tetikler. Ayrıca bu yapay tatlandırıcılar metabolizmayı yavaşlatarak kilo alımını kolaylaştırır. Sonuçta yapay tatlandırıcılar güçlü kimyasallar içeren sentetik maddelerdir.

Tatlandırıcılar Her Tür Hazır Gıdada Var ve Zayıflatmaz

Tatlandırıcıların büyük bir kısmı sıvı ve katı gıda maddeleri içinde katkı maddesi olarak bulunurken, ancak küçük bir kısmı sağlık nedenleri ile tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır. Marketlerde satılan binlerce hazır yiyecek ve içecek içinde tatlandırıcılar ve fruktozdan zengin mısır şurubu yer almaktadır. Diyet kolalar, meyve suları, sodalar, sütler, bira, meyve şarapları, sakız, yoğurt, baklava, börek, pasta, kek, reçel, marmelat, helva, sütlü tatlılar, çorba, ketçap, konserveler, çikolata, çerez, şekerlemeler bunların bazılarıdır. Türkiye’de marketlerde satılan yiyecek ve içeceklerin içinde ne kadar yapay tatlandırıcı olduğu etiketlerde belirtilmemektedir. Sıfır kalori içerdiği söylenen yapay ve doğal tatlandırıcıların, bilinenin ve düşünülenin aksine şişmanlık ve diğer metabolik hastalıklara yol açtığı bilinmektedir. Tatlandırıcılar metabolizma hızını yavaşlatır ve hücre içindeki mitokondri fonksiyonlarını bozarlar.

Tatlandırıcılar Depresyona Yol Açabilir

Genel olarak bütün tatlandırıcılar; beyinde serotonin adı verilen, sinir hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan kimyasal madde miktarını düşürerek depresyona neden olabilirler. Serotonin sentezi için triptofan adlı esansiyel bir aminoaside ihtiyaç vardır. İnsülin salgılanması ve tokluk hormonu olan leptin direncine neden olmaları; beyinde serotonin miktarını düşürmeleri ve kanserojen olabilen bazı bileşiklere dönüşebilmeleri gibi nedenlerle tatlandırıcılardan uzak durulmalıdır.

Tatlandırıcılar Bağımlılık Yapar

Rafine şeker, aspartam, sukraloz, sakarin gibi yapay tatlandırıcılar diyette asla yer almamalıdır. Yapay tatlandırıcılar tıpkı şeker gibi bağımlılık yapabilen kimyasallardır. Yapay tatlandırıcıların zayıflamaya yardımcı olduğu düşünülür fakat en önemli yan etkileri artan karbonhidrat isteği ve ihtiyacıdır. Yapay tatlandırıcılardan uzak durmak kişinin kilo vermesine yardımcıdır.

“Diyet”, “light”, “kalorisiz”, “şekersiz” gibi adlarla pazarlanan gıda ürünlerinde rafine şeker yerine, en az rafine şeker kadar zararlı olan çeşitli tatlandırıcılar kullanılmaktadır. Aspartam, sakarin ve asesülfam Amerika’da en kötü on katkı maddesi içinde yer almıştır.

Etiketlerinde aspartam, asesülfam K, sukraloz, stevya, sakarin bulunan sıvı ve katı gıdalardan uzak durulmalıdır.

Amerika ve Avrupa ülkelerinde son 25 yılda beyin tümörü vakalarında ciddi bir artış saptanmıştır ve bunun yaygın olarak kullanılan aspartam bile ilişkili olduğu iddia edilmektedir. Doğal tatlandırıcı olan stevya da dahil olmak üzere yapay tatlandırıcılardan uzak durulmalıdır. Yiyeceklerin tadı tatlandırıcı olmadan hissedilmeye çalışılmalıdır. Laktilol hariç doğal ve yapay tatlandırıcılar, barsak florası üzerine olumsuz etki yaparak flora üzerindeki dost bakterilerin oranını azaltırlar.

Meşhur Stevya

Günümüzde Türkiye’de marketlerde bol miktarda yer alan stevya (stevia), Güney Amerika’da yetişen bir bitkiden elde edilen çok tatlı doğal bir tatlandırıcıdır. Stevya doğal bir bileşik olmasına rağmen sonuç olarak bir tatlandırıcıdır ve vücut için zararlıdır. Stevya Japonya, Kore, Çin, Güney Amerika ülkelerinde gerek tatlandırıcı, gerekse yiyecek ve içeceklerde katkı maddesi olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Oldukça güvenli olduğu söylenen bu doğal tatlandırıcının fareler üzerinde yapılan araştırmalarda sperm sayısında azalma, dişi farelerde doğurganlıkta azalma yaptığı saptanmıştır. Bu çalışma sonuçlarına rağmen stevya tatlandırıcı ve katkı maddesi olarak tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaya devam etmektedir. Fareler üzerindeki çalışmaların sonuçları ne olursa olsun stevya sonuçta tüm diğer tatlandırıcılar gibi beynin tokluk merkezini baskılar; leptin ve insülin direncine neden olarak, obezite ve metabolik hastalıklara zemin hazırlar. Normal glikoz ve fruktozdan bin kat daha tatlı bileşikler içeren stevya doğal bir tatlandırıcı olmasına rağmen tüketilmemelidir.

Sakarin

Sakarin tatlandırıcı ve gıda katkı maddesi olarak piyasaya verilen ilk yapay tatlandırıcıdır. Bir kimya laboratuvarında tesadüfen tatlandırıcı özelliği keşfedilen sakarin şekerden yüz kat daha tatlı bir bileşiktir. Avrupa ve Amerika’da yaygın olarak kullanılan sakarin, yapılan deneysel çalışmalarda farelerde mesane kanserine yol açtığı tespit edilince gözden düşmüştür. Sakarin ve sukraloz içinde zaman zaman kanserojen olmakla suçlanan klor bulunmaktadır. Sakarinden sonra keşfedilen sodyum siklamatın yine aynı şekilde kanserojen olabileceği düşüncesi ile kullanımı oldukça sınırlanmıştır.

Asesülfam Potasyum

Asesülfam potasyum, şekerden yüzlerce kat daha tatlı, ısıtıldığında tat verici özelliğini kaybetmeyen yapay bir tatlandırıcıdır. Özellikle kolalı içeceklerde tek başına veya aspartam ile birlikte tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır. Asesülfam ve aspartam birbirlerinin tatlandırıcı özelliklerini arttırırlar. Yaygın olarak kullanılan asesülfam güvenli olmadığı ve kanserojen olabileceği iddialarına maruz kalmaktadır.

Aspartam

Aspartam en fazla kullanılan yapay tatlandırıcıdır. Bir gram aspartam 4 kalori enerji sağlar ve şekerden 200 kat daha tatlıdır. Tatlandırıcı özelliği için çok az miktarlar yeterli olduğundan kalorisiz olduğu kabul edilmektedir. Aspartam belli bir sıcaklığın üzerinde formaldehite dönüşür, tatlandırıcı özelliği ortadan kalkar. Bu nedenle pişen yiyeceklerde tatlandırıcı olarak kullanılamaz. Yaygın olarak kullanılan aspartam 31°C’de (vücut ısısı) fenilalanin, aspartik asit ve metanole ayrışır. Fenilalanin, aspartik asit ve metanol nörotoksiktir, beyin ve sinir hasarına yol açabilirler. Metanolden ortaya çıkan formaldehit ve formik asidin kanserojen etkiye sahip olduğu ve böbrek hasarına yol açabileceği düşünülmektedir. Fenilalanin, büyüme ve gelişme için gerekli bir aminoasit olmasına rağmen yüksek dozlarda beyne ve sinirlere toksik etki yapar ve bir eksitotoksin olarak değerlendirilir. Aspartam içinde bulunan aspartik asit ve fenilalanin aminoasitleri insülin salgılanmasını arttırır. Kalıtsal bir hastalık olan fenilketonüride fenilalanin metabolize edilemez, kanda beyin ve sinirler için toksik düzeylere ulaşabilir. Aspartam ayrıca asidik bir bileşiktir. Vücut sıvılarında asiditenin artması hücre hasarına ve osteoporoza yol açar.

Aspartam baş ağrısı, alerjik reaksiyonlar, kaşıntı, depresyon gibi yan etkilere neden olabilmektedir. Aspartam kullanıcılarında beyin tümörü, lösemi ve lenfoma sıklığının arttığını ileri süren araştırmacılar bulunmaktadır.

Sukraloz

Sukraloz (splenda) suda yüksek oranda çözünen, şekerden yaklaşık bin kat daha tatlı, ısıya ve aside daha dayanıklı yapay bir tatlandırıcıdır. Bu özellikleri nedeniyle içecek ve fırında pişirilen yiyeceklerde kullanımı uygun olmaktadır. Tatlandırıcılar sadece tat verdikleri, hacim ve doku sağlamadıkları için şekerin yerine tam olarak geçemezler. Sukraloz bu nedenle hacimli bir nişasta bileşiği olan maltodestrin ile birleştirilir. Sukraloz kullanımının insan bağışıklık sisteminde önemli rol oynayan timus bezinde atrofiye yol açarak bağışıklık sistemini zayıflattığı, karaciğere ve böbreklere zarar verdiği düşünülmektedir.

En Uygun Tatlandırıcı Şeker Alkolleridir. Belki?

Glikoz ve fruktoz yerine kullanılabilecek en uygun tatlandırıcılar şeker alkolleri (poliol)’dir. Laktilol, süt şekeri olan laktozun hidrojen gazına maruz bırakılması ile ortaya çıkan bir polioldur. Şeker alkolleri şekerden daha az tatlı olmalarına rağmen şeker gibi hacim ve doku sağladıkları için başta çikolatalar olmak üzere birçok hazır yiyecekte katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Laktilolün metabolik özellikleri glikoz ve fruktozdan farklıdır. Glikoz ve fruktoz sindirim sisteminden hızla kana karışır ve bir gram sakkaroz dört kalori meydana getirir. Laktilol ise ince barsaklardan az miktarda emilir ve kalın bağırsağa geçer. Bir kısmı emilen laktilolün her gramı iki kalori enerji sağlar. Kalorisi daha düşük olan laktilol kalın barsaklardaki bakteriler tarafından parçalanır ve emilmeyen kısmı vücuttan dışarıya atılır. Laktilolün probiyotik özelliğe sahip olduğu, kalın barsaklarda dost bakterilerin gelişimine neden olduğu bilinmektedir. Bu dost bakterilerinin metabolitleri olan organik yağ asitlerinin kanser karşıtı etkilere sahip oldukları bilinmektedir.

Gıda sektöründe hacim ve kıvam arttırıcı olarak kullanılan şeker alkollerinin (laktilol, mannitol, sorbitol, ksilitol, eritritol, izomalt) emilim ve metabolizma özellikleri farklıdır. Bir gram şeker alkolü ortalama iki kalori sağlamaktadır. Şeker alkolleri bisküvi, sakız, şekerleme ve puding üretiminde, diş macunlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Besinin içerdiği şeker alkolü miktarı mutlaka göz önüne alınmalıdır. Bir besinin içinde beş gramdan daha az karbonhidrat var ise veya yirmi kaloriden daha az enerji içeriyorsa yenilmesinde sakınca yoktur. Şeker alkolleri birçok meyve ve sebzede doğal olarak oluşabildiği gibi, tatlandırıcı olarak sık kullanılmaktadır. Şeker alkolleri kimyasal yapısı şeker ve alkole benzememekle birlikte karbonhidrat sınıfına dahildir. Miktarı göz önüne alınarak şeker hastaları ve obezler için kullanılabilecek tatlandırıcılardır. Uygun dozlarda kan şekerinde ve insülin salgılanmasında artışa neden olmaları beklenmez. Şeker alkolleri şeker sayılmadıkları için bunları içeren yiyecekler “şekersiz” ibaresi ile pazarlanabilmektedir. Sonuçta bu ürünler karbonhidrattır ve aşırı kullanıldıklarında insülin direncine neden olabilirler. Yiyecek ve içeceklerin şeker alkolü içerip içermedikleri için etiketler dikkatle incelenmelidir. Laktilol, maltitol, mannitol, sorbitol, ksilitol, izomalt, eritritol içeren gıdalarda şeker alkolleri mevcuttur ve karbonhidrat hesabı yapılmalıdır.