Osteoporoz Gelişiminde Genetik Özellikler

Osteoporoz gelişiminde genetik özellikler önemli olmakla birlikte diyet faktörleri ve yaşam tarzı son derece önemlidir. Beyaz ırkta zencilere göre osteoporoz daha sıktır. Ancak çevresel faktörler ve hormonal faktörler genetik olarak tayin edilen kemik kitlesini azaltarak osteoporoz sürecini hızlandırabilir. Günümüzde tüm dünyada 200-250 milyon osteoporotik kadın olduğu hesaplanmaktadır. Kadınlarda osteoporoza bağlı kırıklarda 45 yaşından, erkeklerde ise 75 yaşından sonra sık olarak ortaya çıkar. Tüm iskelet sisteminde kırık oluşabilmekle birlikte özellikle omurga, kalça ve el bileğinde kırıklar daha sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Bu konuyla ilgili Prof. Dr. Osman ERK’in görüşlerini aldık.

SORU 1: Osteoporoz nedir? Hangi açıdan önemlidir?

Osteoporoz kemik kitlesinin kaybı olarak tarif edilebilir. Kemiklerin kitlesi azalır ve sonuçta kemik kırılganlığı artar. Osteoporoz sıklığı ilerleyen yaşla birlikte artar. Kemik kitlesi yaş ve cins olarak belirlenen miktarda olmalıdır. Bu miktarın altında bir kemik kitlesi osteoporoz olarak adlandırılır. Osteoporoz; obezite, diyabet ve metabolik sendrom gibi kronik metabolik bir hastalık tablosudur. Kadında ve erkekte beklenen yaşam süresinin uzaması ile birlikte osteoporoz, halk sağlığı açısından en önemli hastalıklar arasına girmiştir. Osteoporoz tıpkı şeker hastalığında olduğu gibi yaşam tarzı ile yakından ilintili olan bir hastalıktır.

SORU 2: Osteoporozun en sık nedenleri nelerdir?

Fiziksel aktivite, diyet (yenilen ve içilen şeyler), ilaçlar ve hormonlar osteoporozun en önemli unsurlarıdır. Hareketsizlik; yeterli mineral, vitamin, fitobesin, antioksidan ve omega 3 içermeyen işlenmiş, rafine gıdaların fazla tüketilmesi ilerleyen yaşla birlikte osteoporoza yol açmaktadır. Seks steroid eksikliği kadında menopoz döneminde, erkekte ise 70’li yaşlarda osteoporozun en önemli etyolojik faktörüdür. Ancak yeterli kalsiyum ve D vitamini alamama, aşırı alkol ve sigara, hareketsizlik, ilaçlar (kortizon, heparin, tiroid hormonları, epilepsi ilaçları) diğer önemli faktörleridir.

SORU 3: Vücut kalsiyum dengesini nasıl sağlar?

Kalsiyum dengesinin sağlanmasında ince barsaklar, kemik dokusu ve böbrekler arasında koordineli bir uyum olması gerekir. Kalsiyum başlıca ince barsaklarda emilir. Bu emilimde D vitamininin özel bir önemi vardır. D vitamini barsaklardan kalsiyum yanı sıra fosfor ve magnezyum emiliminde de hayati rol oynar. Vücuda alınan kalsiyumun büyük bir kısmı böbrekler yolu ile atılarak kalsiyum dengesi sağlanır. Alınan kalsiyum ile vücuttan atılan kalsiyum arasında belirli bir denge olmalıdır. Alınan kalsiyum miktarı, idrarla atılan kalsiyum miktarından az olursa negatif kalsiyum bilançosu ortaya çıkar ve vücut dengeyi sağlamak için kemik dokudaki kalsiyumu kullanmak zorunda kalır. Bu durumda da osteoporoz ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.

SORU 4: Osteoporozun önlenmesinde ve tedavisinde beslenmenin rolü nedir?

Vücutta bulunan kalsiyumun %99’u kemik dokusundandır. Kemik dokusunu güçlü tutmak ve osteoporoz riskini azaltmak için her gün besinlerle yeterli kalsiyum ve güneş ışınlarından yeterli kalsiyum alınması gerekir. Kalsiyum kaynağı olarak süt ve süt ürünleri grubu, sebze-meyve grubu önemlidir. Ancak D vitaminini bu kaynaklardan besinler yolu ile almak mümkün değildir. En önemli D vitamini kaynağı güneş ışınlarıdır. Bitkisel besinlerde D vitamini yoktur, hayvansal besinlerde ise sınırlı miktarda D vitamini mevcuttur. Süt ve süt ürünleri, balık ve yumurta sarısı sınırlı miktarda D vitamini sağlayabilirler. Yaz aylarında ve güneş ışınlarının var olduğu zamanlarda, güneş ışınlarının dik olarak dünyaya ulaştığı saatler dışında güneş kremleri kullanmadan güneşlenmek D vitamini üretmek ve stoklamak için son derece önemlidir.

SORU 5: Süt ve süt ürünlerinin osteoporoz tedavisindeki önemi nedir?

Genel yaygın inanışın aksine süt ve süt ürünleri en yoğun kalsiyum kaynakları değillerdir. Yeşil yapraklı sebzelerde kalori başına kalsiyum miktarı süt ve süt ürünlerinden daha fazladır. Süt içindeki kalsiyumun barsaklardan emilim oranı %32 civarındadır. Süt içindeki var olan fosfor, kalsiyumun barsaklardan emilimini ciddi biçimde etkilemektedir. Ana sütünde kalsiyum fosfor oranı 2 iken, süt içindeki bu oran 1’dir. Yeşil yapraklı sebzelerde de kalsiyum/fosfor oranı anne sütünde olduğu gibi 2’dir. Süt ve süt ürünlerinde fosfor fazlalığı, gazlı-kolalı içeceklerindeki fosforik asit, hazır gıdalara giderek daha fazla konulan fosfor osteoporoz için önemli bir etkendir. İnek sütünde litre başına yaklaşık 1200mg kalsiyum, anne sütünde ise litre başına 300mg kalsiyum olmasına rağmen bebek anne sütünden daha fazla kalsiyum almaktadır.