Etikete Aldanma Sağlığından Olma

Vitamin Kullanılmalı mı?

İnsan vücudu doğru ve yeterli yiyecek ve içeceğe ihtiyaç duyar. Gündelik yaşam içimde insanların çok büyük çoğunluğunun yeterli ve dengeli beslenmesi mümkün değildir. Besin ihtiyacı kişiden kişiye göre büyük değişiklikler gösterir. Bazı kişilerin belirli besinlere daha fazla ihtiyacı vardır. Kullanılacak multivitamin ilacında belirli özellikler olmalıdır.

Multivitaminler asla dengeli ve yeterli bir beslenme düzeninin yerine geçemezler. Sağlıklı bir diyet her zaman zorunludur. Sağlıksız bir diyet multivitamin ve diğer ek takviye ilaçlarla sağlıklı hale getirilemez. Gıdalar birçok besin maddesini birleştirip bir araya getirerek sağlığa olumlu katkıda bulunurlar. Sadece bir besin maddesinden fazla miktarda kullanmak sağlıklı bir yaklaşım değildir. Tamamen sağlıklı beslenmek günümüzde bir efsaneden ibarettir. Ancak çok az kişi böyle bir efsane diyeti başarı ile sürdürebilir. Başta işlenmiş şeker, beyaz un, früktozdan zengin mısır şurubu, tatlılar, alkollü içecekler, konserve ürünler, fastfood yiyecekler tüketen kişilerin hepsinden bir veya daha fazla besin eksikliği ortaya çıkması kaçınılmazdır. Ne kadar çok böyle gıdalar tüketilirse o kadar daha fazla vitamin ve mineral eksikliği ortaya çıkabilir.

Gıdaları işleyerek rafine etmek birçok besini ortadan kaldırmaktadır. Şeker, ekmek, makarna, pirinç bu tür besinlerin en çok tüketilenleridir. Gıdaların işlenmesi ile yüzlerce besin maddesi ortadan kalkmaktadır. Bu yok olan besin maddelerinin yerine 3-5 tanesi daha sonra eklenerek ambalajlarla güya zenginleştirilmiş olarak etiketlendirilmektedir. Zenginleştirilmiş demek daha önce erken hasat, işleme, saklama ve diğer nedenlerle kaybolmuş olan vitamin ve minerallerin yerine bir takım vitamin ve minerallerin ilave edilmesidir. Tam buğdayı rafine etmek içindeki lif, mineral, vitamin, fitobesin, antioksidan, antikanserojen besinlerin ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Kural doğal, taze, yerel, zamanında, bozulmamış, organik, temiz bitkisel besinleri tüketmektir. Sık sık restoranlarda ve dışarıda yemek yemekte aynı şekilde vitamin ve mineral eksikliğine yol açar restoranlarda dondurulmuş ve konserve yiyecekler yeniden ısıtılır ve sürekli ısı kaynağı üzerinde bulundurulur.

Günümüzün modern diyeti ile ihtiyacımız olan bütün besin maddelerinin beslenme yolu ile almamız mümkün değildir. Vitamin ve mineraller oldukça hassas bileşiklerdir. Hem bitkisel hem de hayvansal gıdaların çiftliklerden, depolara, fabrikalara ve süpermarketlere gidişi sırasında vitamin ve minerallerin büyük bir kısmı ortadan kalkar. Erken hasat, depolanma, saklama, nakliye, işleme ve pişirme ile vitamin ve mineraller büyük ölçüde ortadan kalkar. Süpermarketten eve geldikten sonra da buzdolabında veya derin dondurucuda bekletilen, yüksek ısıda pişirilen veya kızartılan, derin dondurucuya atılan gıdaların vitamin ve mineralleri daha da azalmaya devam eder.

Hastalıkların Nedeni Vitamin, Mineral ve Enzim Eksikliği

Kanser, diyabet, kalp damar hastalıkları, nörolojik hastalıklar gibi kronik hastalıklarla beslenme yetersizliği arasında bir ilişki bulunduğuna kuşku yoktur. Dünya Sağlık Örgütü günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketimini şart koşmaktadır. C, E vitaminleri ve beta karoten ile kanser gibi kronik hastalıkların önlenmesi mümkündür. En sağlıklı insanlar kanlarında C, E vitamini ve beta karoten düzeyleri en yüksek olanlardır. A, C, E ve B6 vitaminlerinin eksik olduğu durumlarda infeksiyonlara eğilim artmaktadır. Bu vitaminlerin bağışıklık sistemini desteklediği bilinmektedir.

Yeterli ve Dengeli Beslenme

19KASİM2017-TAKVİMDengeli ve yeterli bir diyet vücudun ihtiyacı olan besin maddelerinin her gün birbiriyle orantılı olarak ve belirli miktarlarda olması ile mümkündür. Protein, yağ ve karbonhidratlar makro besinler olarak adlandırılır ve ortalama batı diyetinde bol miktarda bulunurlar. Makrobesinler açısından problem bunların kalite ve çeşit sorunudur. Mikrobesinler olarak adlandırılan vitamin, mineral, eser element, fitobesin, antikanserojen, antioksidan maddelere ise az miktarda günlük ihtiyaç olmasına rağmen sıklıkla bu besinlerin eksikliği söz konusudur. Mikrobesinler olmadan makrobesinlerin vücutta metabolize edilmesi, enerjinin ortaya çıkması ve artıkların uzaklaştırılması mümkün değildir. Potasyum, kalsiyum, magnezyum, çinko, selenyum gibi mineraller doğada, denizlerde, kayalarda bol miktarda bulunur. Bu vitamin ve mineraller vücut tarafından üretilemezler ve mutlaka diyet ile birlikte alınmalıdır.

Vitaminler doğal yiyeceklerde bulunan organik maddelerdir. Yaşayan organizmalardan (bitki ve hayvanlar) gelirler. Mineraller ise organik değildirler, cisimlerden oluşurlar. Vitamin ve mineraller enerji sağlamazlar, enerjinin ortaya çıkmasına yardımcı olurlar, metabolizma süreçlerinde önemli roller alırlar. Vitamin ve mineraller vücudun yapı taşları değillerdir ve hücre büyümesi ve dokuların yenilenmesinde yer alırlar. Doğru ve yeterli oranlarda alındıklarında optimal sağlığı destekler, yaşlanma sürecini yavaşlatırlar, hastalıklara karşı vücudu korurlar. Hem kronik hastalıklar hem de akut infeksiyon hastalıklarına karşı vücudu korurlar.

Mineraller

Mineraller; karbon, oksijen, hidrojen ve nitrojen içermeyen inorganik elementlerdir. Bilindiği gibi yağ, karbonhidratlar ve proteinler Makrobesinler olarak adlandırılırlar, organiktirler. Mineraller ise mikrobesin grubundadır.  İnorganik demek bir bileşiğin karbon içermemesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle su ve mineraller inorganik, karbonhidratlar gibi Makrobesinler ise organiktir. Minerallerin hepsi toplam vücut ağırlığının çok küçük bir kısmını oluştururlar (%4-7). Bu oran da cinsiyet, ırk, beslenme düzeyi ile ilişkilidir. Erkeklerin vücutlarında daha fazla mineral bulunur. Kalsiyum, fosfor, sodyum, potasyum, magnezyum gibi mineraller makromineral olarak adlandırılır. Bu makrominerallerin vücut pH’sını ayarlayıcı yapısal ve düzenleyici fonksiyonları vardır. Bu makromineraller günde 100 miligramdan fazla alınmak zorundadır. İyot, demir, çinko, selenyum, flor ve mangan gibi mineraller ise mikromineraller olarak adlandırılır. Yapısal değil, düzenleyici fonksiyonları vardır ve günde 50 miligramdan daha az alınmaları yeterlidir.

Multivitamin ve Mineral Destekleri Gerekli mi?

Tam gıdalar vitamin ve mineraller dışında birçok fitokimyasalı içermektedir. Bu fitokimyasallar vitamin ve mineraller ile birlikte çalışarak, sinerjik etki ortaya koyarak sağlığa olumlu katkı yaparlar. Diyet yapan ve yeterli kalori alamayan kişilerin destek alması zorunludur. Özellikle kadın ve yaşlılar günde 1500 kalorinin altında makrobesin tüketirlerse takviye zorunludur. Bunun dışında bol miktarda kalori tüketenlerde de takviyeye gereksinim vardır. Çünkü bu durumda boş kalori olarak adlandırılan şekerli, yağlı, rafine gıdaların, früktozdan zengin içeceklerin bol miktarda tüketilmesi söz konusudur. Hamile kalmayı düşünenlerin ve hamilelerin de başta demir ve folik asit olmak üzere destek almaları uygun olacaktır. Yemek alışkanlıkları düzensiz olanlar, günde en az bir öğünü dışarda restoranlarda, kantinlerde ve diğer benzer yerlerde tüketenlerde vitamin ve mineral ihtiyacı olma olasılığı yüksektir. Düzenli alkol tüketenlerin de aynı şekilde takviye almaları gerekir. Alkol hem boş kaloridir, hem vitamin ve minerallerin vücuda alınmalarını önler, hem de metabolize olmak için vücut vitamin ve mineral depolarını kullanır.

Vitamin Gereksinimleri

Vitaminler için önerilen günlük alım miktarları pelegra, iskorbüt, beriberi, raşitizm gibi hastalıkları önlemek için gerekli olan en az miktarlara dayandırılmıştır. Bu miktarlardan daha fazla vitamin tüketmenin savurganlık olduğu, pahalı bir idrardan başka bir şey olmayacağı düşünülür. Ancak günümüzde başta kanser, kalp hastalıkları ve nörolojik hastalık olmak üzere çok yaygın hastalıkların ortaya çıkmasında vitamin ve mineral eksikliklerinin rolleri olması bu düşünceyi tamamen değiştirmeye yetmiştir. Her gün çoklu vitamin almak, hayat sigortası yaptırmak gibidir. Bulgular günümüz modern diyeti ile bu gerekli olan mikrobesinlerin alımının mümkün olamayacağını göstermiştir.

vitamin nedir?

Vitaminleri vücut üretmez, bu nedenle dışardan besinlerle alınmak zorundadır. Vitaminler normal vücut metabolizması için kesin gerekli olan bileşiklerdir ve organik yapıdadırlar, karbon içerirler.

Kimyasal Tarım Toprağı Temel Vitamin ve Minerallerden Fakir Hale Getirir

1950’lerin bitkisel ve hayvansal gıdaları ile günümüzünkiler kıyaslandığında vitamin, mineral bakımından ciddi kayıp oluşmuştur. Gıdalarda kalsiyum, sodyum, magnezyum gibi makromineraller; demir, selenyum, bakır gibi mikromineraller, E vitamini ve diğer vitaminlerde en az %50 kadar kayıp bulunmaktadır. Kimyasal gübreler, tarım ilaçları, asit yağmurları, cıva gibi ağır metaller, fosil yakıt kullanımı sonucu topraklarda bulunan vitamin ve minerallerin azalması söz konusu olduğu gibi toprak üzerinde bulunan bitkilerin bu vitamin ve mineralleri alımı da zorlaştırılmış oldu. Bitkiler canlı gıdalardır, hastalık ve zararlı etkenlerle aktif biçimde mücadele etmesini bilirler. Kendilerini korumak için fitobesin adı verilen birçok bileşiği üretirler. Tarım ilaçlarının kullanıldığı durumlarda bitkilerin fitobesinleri üretmelerine gerek yoktur ve ciddi fitobesin kayıpları oluşur.

İnsanoğlu Milyonlarca Yıl Taze, Çiğ, Çoğunlukla Bitkisel ve Organik Gıda Tüketti

Sağlıklı ve uzun yaşamın en temel kuralı taze, organik, bütün, temiz, yerel, çiğ ve işlenmemiş büyük çoğunlukla bitkisel besinleri tüketmektir. Günümüzün temel beslenme düzeninde ise rafine şeker, rafine un, rafine yağ, rafine tuz, yapay aromalar, tatlandırıcı, koruyucu ve boyalardan hazırlanan işlenmiş gıdalar vardır ve bu beslenme düzeni başta obezite, diyabet, kalp damar hastalıkları ve kanser için adeta davetiye çıkarmaktadır. Çin çalışmasında beslenme ve hastalıklar arasında 8000 kadar bağlantı keşfedildi. Bu çalışmanın sonuçlarına göre; en çok bitkisel besin tüketen insanlar en sağlıklı grupta yer almaktadır. En çok kronik hastalığa yakalananlar ise en çok hayvansal gıda tüketen insanlardır. Miktar, çeşit ve kalite yeterli olduğu taktirde hiçbir hayvansal gıdaya gerek olmaksızın sadece bitkisel gıdalarla sağlıklı bir yaşam sürmek mümkündür. Çiğ ya da buharda az pişmiş yiyecekler, pişmiş olanlardan, taze gıdalar dondurulmuş gıdalardan, dondurulmuş gıdalar katkı maddeleri ve plastik bileşikler içeren konserve gıdalardan daha sağlıklıdır. Gıdaları pişirme beslenme tarihinde göreceli olarak nispeten yeni bir buluştur. Sağlıklı gıdalara ilaveten bağışıklık sistemini güçlendiren vitamin, mineral ve diğer elementlerin alınması tavsiye edilmektedir. Amerika Tıp Birliği önceleri vitamin ve mineral takviyeleri kullanmamak gerektiği düşüncesinde iken 2002 yılında yapılan çalışma sonucu görüş değiştirerek daha sağlıklı olmak için yetişkinlerin besin takviyeleri almalarını öneri olarak bildirdi.

Besin/Kalori Oranı Çok Düşük Gıdalar (Boş Kalorili Gıdalar)

  • Beyaz şeker
  • Beyaz un
  • Beyaz patates
  • Beyaz pirinç
  • Beyaz ekmek
  • Kahvaltılık gevrekler
  • Alkol
  • Bol nişastalı gıdalar (patates, pirinç, mısır)
  • Basit karbonhidratlı gıdalar
  • Margarin
  • Rafine sıvı yağlar
  • Tereyağı, hayvansal yağlar
  • Hurma, Hindistan cevizi, kakao yağı
  • Asitli içecekler
  • Fastfood
  • Kızartmalar
  • Tatlılar
  • Abur, cubur, atıştırmalıklar

Herkesin Vitamin-Mineral İhtiyacı Farklı

Bireyin besin ihtiyaçları kendine özgüdür, tıpkı parmak izinin özgün olduğu gibi. Kişilerin genetik özellikleri, sağlık durumları, toksinlere maruz kalma düzeyi, stres düzeyi, beslenme alışkanlıkları ve egzersiz yapma gibi durumlara bağlı olarak besin ihtiyacı değişmektedir. Bazı insanların besin ihtiyaçları önerilen günlük alım (RDA) miktarlarının çok çok üzerinde olabilir.

Suda Çözünen Vitaminler Kalp Damar Dostudur

Suda çözünen B ve C vitaminlerini günlük önerilen dozlarının da üzerinde kullanarak sağlık açısından risksiz ve kazançlı görülmektedir. Suda eriyen vitaminler vücuttan hızla atıldığı için, birikerek toksik etki yapmaları söz konusu değildir. Bu nedenle mümkünse en az 2 doz halinde alınmaları uygundur. Bu vitaminler kalp damar dostudurlar ve beyin sağlığını desteklerler. Protein metabolizmasının yan ürünü olan homosistein düzeyini azaltarak etkili olurlar. Homosistein en az yüksek kolesterol kadar yüksek bir bileşiktir. Felçlilere, kalp ve beyin damarlarında tıkanıklığa erken yaşlanmaya ve iktidarsızlığa neden olur.

Multivitamin Takviyelerinde Nelere Dikkat Etmeli?

Kalitesi düşük, kötü malzemelerden oluşturulan ve birçok katkı maddesi içeren multivitamin takviyeleri faydadan çok zarar getirir. Alerjik ve toksik etkilere yol açabilirler. Multivitamin takviyelerinin çözünürlüğü önemli bir sorundur. Hapın içindeki katkı maddeleri ve özellikle kayganlaştırıcılar multivitamin takviyesinin çözünürlüğünü engeller. multivitamin takviyeleri içinde bulunan vitamin ve minerallerin bir kısmı mısır, buğday, soya, süt ürünleri gibi gıda kaynaklarından elde edilir. Ucuz olması için bu gıda maddelerinin kalitesizleri seçilir. Kayganlaştırıcı olarak kullanılan magnezyum streat, hapta bulunan, besinlerin büyük bir kısmının emilimini engelleyebilir.

Kirli deniz sularından toplanan istiridyelerden elde edilen kalsiyum karbonatın hem biyoaktivitesi düşüktür hem de başta cıva olmak üzere zararlı ağır metalleri içerebilirler. Ucuz gıda maddelerinden elde edilen multivitamin takviyeleri pestisit kalıntıları, çözücüler gibi zararlı kimyasalları içerebilir. Şelat mineral, kimyasal olarak diğer maddeye bağlı bulunan mineraldir. Minerallerin emilmeleri ve daha sonra hücrelere kadar ulaşmaları için ”şelat” adı verilen bağlayıcı ve taşıyıcı bileşiklerle bir arada olmaları gelir. Bazı şelat türlerinin emilimleri diğerlerinden daha iyidir. Buda multivitamin ve mineral takviyesinin biyoaktivitesini belirler. Karbonat, sülfat, fosfat ve oksitler gibi şelat maddelerinin etkileri oldukça azdır. Bu şelatlarla bileşen kalsiyum, magnezyum gibi minerallerin biyoaktivitesi oldukça düşüktür.

Doz Aşımı ve Toksisite

Vitamin ve mineraller en güvenilir maddelerdir ve toksik olmaları için bol miktarda alınmaları gerekir. Vitamin ve mineral gibi moleküller yaşam başladığından beri insan vücudunda bulunmaktadırlar. Bu nedenle vücut bu moleküllerle rahatlıkla başa çıkma yolları geliştirmiştir. Mega doz şeklinde en az 10 kat fazla dozlarda alınan vitamin ve mineraller toksik olabilir her ilacın ve tedavinin fazlası zararlıdır ve yan etkileri vardır. vitamin ve mineraller, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedavilere oranla oldukça güvenilir bileşiklerdir. Sentetik olarak üretilen vitaminler sorunludur. Örneğin sentetik beta karoten ve E vitaminleri yeterli kadar emilemezler sentetik beta karoten ve E vitaminleri besinlerde bulunan doğal karotenlerin emilimini azaltırlar. Sentetik ve doğal moleküllerin kimyasal formülleri aynı olmakla birlikte yine de tam olarak birbirlerine benzemezler. Sağ elin sol elle tam benzeşmemesi gibi durumda etki farklılığını getirir. Sentetik B6 formlarını kolayca toksik etkiye yol açabilirken doğal B6 ile böyle bir yan etki görülmez. Selenyum ve krom gibi minerallerin inorganik formlarının toksik olma ihtimali yüksektir. Aminoasit şelatlar glutamat, aspartat gibi beyne zarar veren eksitotoksin gibi etki eden bileşikleri içerirler.

Multivitaminlerle Kalite Hersey Demek

Biyoaktivite sadece emilim oranı ile ilintili değildir. multivitamin besin desteği içindeki malzemelerin kalitesi; kimyasal formu; işlenme üretim kalitesi; depolanma, nakil esnasında nem, ısı, ışık ve oksijen gibi zararlı etkenlere maruz kalıp kalmadıkları kaliteyi en çok belirleyen etkenlerdir. Bu gerçekler göz önüne alındığında satılan multivitamin besin desteklerinin büyük oranda sağlıksız ve faydasız olması beklenen bir şeydir. Bu temel bileşenler yanı sıra hapın hacminin yarısından fazlasını oluşturan katkı maddelerini toksik ve alerjik etkilerinin yanı sıra, besin emilimini engellemeleri pahalı ama faydasız multivitamin gerçeğinin temel nedenidir.